20 Şubat 2013 Çarşamba

yarım


“başladığım işi yarım bırakmayı sevmiyorum”  prensibi ilk defa işe yaradı. ilişkiler bitiyor çünkü yarım kalmamalı. devam edenler ise henüz yarım kalmış gibi düşün bunu. ya da düşünme sen sadece dudaklarını kemir 
tamamlansın diye sonlandırdığın bir ilişkinin seni de bitirdiği oldu mu hiç. olmaz olur mu. bu işi sen başlattın ben bitireceğim diye bağırıyorum. duymuyorsun ama avaz avazım. bitirdiğimin ilişki değil ta kendim olduğunu anlamam epey zaman alıyor
bıkmadan usanmadan hala, 
fısıldıyorum parmak uçlarımda 
dudaklarım kulaklarında. neydi her şeyi berbat eden bilmiyorum ama ben değildim

19 Şubat 2012 Pazar

her gün için ayrı ayrı seçtiğim piercinglerim ya da her piercingim için seçtiğim farklı günler
                         giden ve kalan
terk eden ve terk edilen
seven ve sevmeyen
üzülen ve üzen
gibi gruplara ayırmak anlamsız çift kişilik ilişkileri.
ilişki karşılıklıysa, tüm suçlar da ikiye bölünmeli
öyle değil mi
Cihangirde, bir `köşede böyle minik bir sürprizle karşılaşmak mümkün.
Hala böyle, bu denli duyarlı insanların olduğunu bilmek inanılmaz güzel

18 Şubat 2012 Cumartesi

sonunda yaşamak adına yarattık tanrıyı,

sonunda gülemediğimiz için ağlattık,

sonunda kaçırdık güneşin doğuşunu,

sonunda çoktan unuttuk batışını.

renkleri unuttuk ardından,

kuşların göçünü,

denizin mavisini.

yağmurlardan ve

hatta

karlardan bile kaçar olduk.

şemsiyelerle kalın duvarlar ördük.

sonunda yitirdik hayatı, anlamını.

sonunda öldürdük işte tanrıyı.

- işimize geldiğinde olan ve ölen Tanrıyı !

ayrılığın götürüleri,terk edenin valizleri

aradan yıl geçmiş, ay geçmiş, gün geçmiş, güneş geçmiş, onlar geçmiş gitmiş
ve yine karşılaşıyorlar, ikisi de artık yaşananlara gülümsüyorlar, ikisi de artık acıya bağışıklık kazanmışlar, ikisi de artık aşkı unutmuşlar-aşka alışmışlar çünkü.

adam yine de soruyor, yıllar aylar günler güneşler önceki zamanlardaki gibi
bu kez meraksız,
"laf olsun diye" uygun terim değil ama ilk akla geleni.
kızın saçları kötü kesildiği için güzel,
kötü kesildiği için güzel saçlı olan kız yine saçma hazır cevaplarıyla,

"-keşke kadın olsaydın sevdiğim.
ya da eşçinsel falan.
en kötü ihtimalle aseksüel olsaydın, yine de benim olmasaydın.
kadın olsaydın -ki hala olabilirsin-
her gece bizde kalırdın,
kuaföre gider saçmasapan saç modellerine gereksiz paralar harcardık
erkekleri aşağılar küfrederdik.
zıt zevklerimiz olsa da olurdu bak, sen neon renkler tercih ederdin ben nude.
bak aklına gelebilecek her şeyi yapardık -ki hala yapabiliriz-"

kadın anlatıyor,
kelimeler kadını anlatıyor,
adam kadını aldatıyor,
rüzgar adamı savuruyor.
rüzgar adamla kadını ayırıyor.
kadın parmak uçlarında adamı öpüyor, hoşça kalıyorlar.
gittikleri yerlerde öylece kalıyorlar.

hiçbir şey yapmadan geçirdiğiniz ayrılık, birlikteyken ettiğiniz kavga küfürlerden daha berbat değildir

ve ironidir, terk edilen öylece-çaresizce kalır da ortada
terk eden hoş mu kalır ?
sizi hep terk ettiler,
siz hiç terk etmediniz ve bilmiyorsunuz.
daha ağırdır terk etmenin getirileri,
terk ettiğinizden götürdükleriniz, daha ağırdır
taşıyamazsınız, bırakamazsınız

Palahniuk- Lullaby

Hayatta karınızla çocuğunuzun ölüsünü bulmaktan daha kötü şeyler de vardır.
Mesela dünyanın bunu yapışını izleyebilirsiniz.
Karınızın  yaşlanışını ve hayattan bezişini izleyebilirsiniz.
Çocuklarınızın dünya üzerinde onlardan uzak tutmaya çalıştığınız her şeyi keşfetmelerini izleyebilirsiniz. uyuşturucular, boşanma, konformizm, hastalıklar.
...
Sevdiğiniz insanlara, onları öldürmekten daha kötüsünü yapabilirsiniz.
Bunun en alışılmış yolu bu işi dünyanın yapışını izlemektir. Gazete okuyun yeter.
Müzik ve kahkahalar düşüncelerinizi yiyip bitirir. Gürültü örter. Sesin her türü dikkat dağıtır.
Artık, kimsenin aklı kendine ait değildir.
Konsantre olamazsınız.
Düşünemezsiniz.
Beyninizi kemiren bir gürültü vardır daima.
Bağıran şarkıcılar.
Kahkaha atan ölüler.
Ağlayan aktörler.
Birileri sürekli olarak havaya kendi ruh halini sprey sıkar gibi püskürtüyor.
Arabalarının teyplerinden tüm mahalleye üzüntülerini, neşelerini veya öfkelerini yayınlıyorlar.